Kaygılı Bağlanma Örüntüsünde Sınır Çizme

Ağustos 2, 2023 Yorum yapılmamış

Kaygılı Bağlanma Örüntüsünde Sınır Çizme

Bağlanma, bebek ile bakım veren kişi, genellikle anne, arasındaki yakınlığa bağlı olarak gelişen, özellikle tehlikeli ve tehdit edici durumlarda ifade edilen ve ömür boyu süren duygusal bir bağ olarak tanımlanır. Psikolog John Bowlby’ye göre bebeklik döneminde kurulan bu ilişkide bakıcı ve bebek arasında duygusal bir bağın oluşması ve bebeğin kendini güvende hissetmesi, kendisini, diğer insanları ve dünyayı algılama şeklini oluşturur. Bu süreç olumlu şekilde ilerlediğinde bebeğin ihtiyaçları karşılanır ve duygusal bağ güçlü kurulur. Böylece bebek kendini değerli biri ve dünyayı da iyi bir yer olarak algılar. Ancak süreç tam tersi şekilde ilerler ve bebeğin bu tür fiziksel ve duygusal ihtiyaçları karşılanmaz ise bebeğin kendisi ve çevresi ile ilgili algıları negatif yönlü olacaktır. Bu süreçler bizim ebeveynlerimize bağlanma biçimlerimize etki eder ve yaşam boyu diğerleriyle kuracağımız ilişkilerde rol oynar.  Bebeğin bakım vereninden ayrıldıktan sonra verdiği tepkiler onun bağlanma biçimini gösterir. Güvenli bağlanan bebekler annesinden ayrıldıktan sonra çok tepki göstermezken anneleri geri döndüğünde normal karşılar. Kaçıngan bağlanan bebekler ise anneleri ile ilgilenmeyip onlardan ayrıldıktan sonra da tepki göstermez ve diğer kişilerle ilgilenmeye devam eder. Son olarak ise kaygılı bağlanan bebekler annelerinden ayrılamazlar ve diğeriyle iletişim kurmazlar. Annesinden ayrılırsa ağlayarak tepki gösterir, anne geri döndüğünde ağlaması devam eder ve anneye güvenip güvenmeme konusunda kaygı yaşar.

Bu yazıda ise temel olarak çocuklukta kaygılı bağlanan kişilerin ergenlik ve yetişkinlikte yaşadıkları ilişki sorunları ele alınmaktadır. Kaygılı bağlanan kişinin karşı tarafa güvenip güvenmeme konusunda kararsız olması yüzünden ilişkiler hep bulanık ilerler. Çünkü ebeveyn sürekli tutarsız davrandığı için çocuk da sınır belirlemede sorun yaşar. Bu durumda, yetişkin olarak yakınlık arasa da başkalarını kırmaktan veya incitmekten her zaman korkar. İlişkilerinde hep en kötüsünü bekler. Bu durum ise başkalarına aşırı bağımlı veya kıskanç ilişkilere yol açabilir. Ayrıca kızgınlık gibi pasif-agresif davranışlar da gösterebilirler. Bu negatif ve belirsiz ilişki yumağı içinde yetişkinin kendini koruyacak sınırları çizememesi, bireyselleşebilmesi için dış dünyaya güven konusundaki kararsızlığı olağandır. Bu kişiler diğerlerinden onay görme ihtiyacı içinde olmalarına rağmen insanlarla yakınlaşmaktan yine de rahatsız olurlar ve onay almadaki iletişim becerilerine pek güvenmezler. Çünkü sürekli olarak reddedileceklerini düşünürler. Çocukluktan gelen bu tarz ilişkiler nedeniyle yetişkinlikte de ilişkileri içinde bocalayabilirler. İlişkilerinde nelere evet ya da hayır demeleri gerektiği konusunda da zorlanabilirler.   İnsanlardan ret almamak, kabul görebilmek veya yalnız kalmaktan korktukları için kendisinden her istenilene evet demek zorunda hissederler. Kaygılı bağlanma nedeniyle de romantik ilişkilerinde devamlı yeterince sevilmediğini, değer verilmediğini düşünürler. Romantik ilişkide oldukları kişilerle çok yakın olmak isterler ve onlardan uzaklaşma fikri korkutucu gelir. Onları kaybetmemek için çaba gösterirler.

İlişkilerinde bu tarz bağlanma sorunu yaşayan kişiler için sınır çizmek onları güvenli ve sağlıklı bir alanda tutar. Sınırların nasıl belirleneceği kişinin ebeveynleri ile kurduğu bağın kişiliğine olan etkilerine de bağlıdır. Yani bebeklikteki bağlanma şeklinin kişiliğe etkisi sınırların ne şekilde oluşturulacağına da etki eder. Bir birey olarak, hayatınızın kontrolünün sizde olduğunu hissetmeniz gerekir. Sınırları belirlemek, kişisel ihtiyaçlarınızın ve değerlerinizin bir ifadesidir. Sınırlarınız, yaşanılan olaylar karşısında sizin nasıl davranacağınızı ve insanlara karşı nasıl bir tutum içinde olacağınızı belirler. İlişkilerde nerede durmanız gerektiğini hatırlatarak size yol gösterir. Sınırlarınızı belirleyebilmeniz için birkaç tavsiye:

  • İletişim ve ilişkiler iki kişinin bir araya gelmesiyle başlar. Her ilişkinin farklı ve belirgin dinamikleri vardır. İlişkilerde önceliklerinizi belirleyin ve kime ve neye sınır çizmeniz gerektiğine karar verin.
  • Sınırlarınızı çok katı, değişmez veya zorlayıcı yapmamaya dikkat edin. Sağlıklı sınırlar, duruma ve kişiye bağlı olarak tanımlanmış, esnek ve tutarlıdır.
  • Sınırlarınızı belirlemede stil çok önemlidir. Düşüncelerinizi ve umutlarınızı başkalarına nasıl ileteceğinizi bilmek önemlidir. Sınırların incitmeden, kırmadan, gücendirmeden karşılıklı saygı çerçevesinde çizilmesi gerekir.
  • Hayır demek sizin için zor olsa da karşınızdakine neyi neden yapamayacağınızı anlatarak duygularınızı ifade etmek gerekir. Reddedeceğiniz zaman da bunu kibar bir şekilde yapın.
  • Kendinize özel bir zaman ayırın. Kendimizle baş başa kaldığımız zamanlarda hem üretken oluruz hem de ilişkilerimize dışarıdan bir gözle bakabiliriz.

Son olarak bu tavsiyelerle birlikte dikkat edilecek bir konu da sınırların korunmasıdır. Çizilen sınırların ısrarlar karşında dahi korunmasına özen gösterilmeli. Sınırları oluşturduktan sonra tutarlı davranmayıp geçilmesine izin verildiği zaman ilişkideki kaygılı bağ ve belirsiz tutumlar olduğu haliyle devam edebilir.

Stj. Psk. Kader Erem

Buharalı, F. (2017). İlişkilerde sınır koymak. Antalya Psikiyatri. https://www.psikoterapi.pro/makaleler/iliskilerdesinirkoymak

Demirel, C. (2018). Yetişkinlerde bağlanma stillerinin mutluluk, yaşam doyumu ve depresyon ile ilişkisinin incelenmesi. (Master’s thesis, Işık Üniversitesi). https://hdl.handle.net/11729/1372

Subaşı, N. G. & Kazan, H. (2020). Çocukluk dönemi bağlanma stillerinin yetişkin iletişimindeki etkisi. Turkish Online Journal of Design Art and Communication, 10 (2), 147-

  1. https://dergipark.org.tr/tr/pub/tojdac/issue/53514/7

Bir yanıt yazın